Ana içeriğe atla

Kendi İç Savaşım



Merhaba dostlar,
Uzun zaman oldu yazmayalı. Oysa birçok taslak hazırlamışım, yazıp yazıp yayımlamadıklarım var. İnsan, içinden küfürler ederken kaleminden iyi şeyler çıkmasını nasıl bekleyebilir ki? Gelen yorumlarda hep karanlık olduğum, yazdıklarımın iç kararttığı söylenirdi. Haklıydılar. Gerçekten içim zifir karanlıktı.

Hep yalnızlıktan şikâyet ederdim ama aslında yalnızlığı sevdiğim içinmiş, bunu en sonunda anladım. Birini sevmiştim. Ona âşık olmuştum. Hatta o kadar çok seviyordum ki onun adına şiir yazmış, bir dostumdan rica ederek o şiiri şarkıya çevirmiştim. Hâlâ dinlerim o şarkıyı, gözüm nemlenirken bile. Ama ne yazık ki çok sevmek işe yaramadı. Olmadı, olduramadık.

Onu düşünürken kendimi başka bir kadının kollarında, parmağımızda yüzüklerle buldum. Ona kendimden çok değer verdim, ama o da olmadı. Ya o bana hak ettiğim değeri veremedi ya da ben hazır değildim, bilmiyorum. Yapamadım işte. Kafamın içinde dünya durmuştu; hiçbir şeye hükmedemiyor, kontrolümü kaybediyordum. Artık ben, ben değildim. Düşüncelerimle çelişiyor, kendime bile yabancılaşıyordum. En sonunda dayanamadım. O ilişki de bitti.

Hayat işte. Adına şarkı yazdığım kadın çok sonra karşıma çıktı. Yüzüme yüzüme vurdu bazı şeyleri. Sertleşen birkaç kelimeden sonra bir hal hatır sormayla sohbet bitti. Artık ne ona bakacak yüzüm kaldı, ne de konuşmaya, yazmaya cesaretim. O şarkıyı dinlemeye ya da yazdığım şiiri okumaya bile gücüm yok. Zaten buraya da içimi dökemez, yazamaz olmuştum. Kendimi tamamen salmış, nereye gittiğini bilmeyen bir su gibi akıyordum. Hayatın içinde bir sarhoş gibi sallanıyordum. Kimi zaman kafamı güzel yapıp bir süreliğine her şeyi unutuyordum, kimi zaman kendimi işe verip yine unutmaya çalışıyordum.

Sonunda fark ettim. Ben kendime bile tahammül edemiyorum. Bir başkasına nasıl tahammül edebilirim ki? Herkese, her şeye bir muhalefetim var. Başkalarının düşünceleri ve görüşleri hep yanlıştı benim gözümde. Sadece ben doğruydu, izlediğim yol hep en iyisiydi. Sürekli kendimi birilerine, bir şeylere ispat etmeye çalışıyordum. Bu, bana göre çok utanç verici bir şey.

Yaptığım her işin mükemmel olup olmadığını teyit etme ihtiyacı duyuyordum. Kötü yoruma tahammülüm yoktu. Biri yaptığım işi kötülediğinde hemen savunmaya geçiyordum. Bazen sesimi yükseltip tartışmalara giriyordum, sırf kendi düşüncemi kabul ettirmek için. Başkalarının fikri hiç umurumda değilmiş gibi davranıyordum, ama aslında öyle değildi.

Evet, fark ettim. Çok geç de olsa fark ettim. Mesela bu yazı. Hiçbir kalıba sığmayan, saçma sapan cümlelerle dolu. Bir sürü yazım hatası, anlam bozukluğu var. Kendimi anlatıyorum sözde ama kendimi anlatmayı bile beceremiyorum. Yazdığımı sanıyorum, ama yazamıyorum.

Herkese umurumda değil diyorum ama içten içe çok umursuyorum. Mesela senin bu yazıyı beğenip beğenmemen. Beğenmeni istiyorum ama umurumda değilmiş gibi davranıyorum. Ne büyük bir ikiyüzlülük! İçimdeki ben ile dışarıya gösterdiğim ben ne kadar farklı, bir bilseniz suratıma bile bakmazsınız. Tabi eğer bu sizin için önemliyse(!)

Yorumlar