Siyahın ve Mavinin Dansı
Pencereden bakıyorum gökyüzünün kızıllığına.
Gün batımının son ışıkları, gökyüzünü ateşle boyuyor,
Bir an için her şey duruyor gibi hissediyorum.
Az sonra, o kızılın yerini siyah alacak ve ben,
Yavaşça o siyaha karışacağım,
Bir anlık boşlukta kaybolup, zamanın ötesine geçeceğim.
Yorgun adımlarım, bir melodinin ritmine uyar gibi,
Her biri farklı bir hikayenin adımlarına eşlik ederken,
Bazen hızlanıyor, bazen yavaşlıyor.
Tempolu bir hikayeye,
Zamanın kaygan zemininde yavaşça kayarak,
Her adımda biraz daha derinleşiyorum.
Korkularım, her adımda bir gölge gibi peşimi bırakmıyor.
Yüzleşeceğim onlarla, belki de bu gece.
Bir hayalet gibi, karanlığın içinde gezinirken,
Gözlerim, kaybolan geçmişin izlerini arıyor.
Zamanın kaygan yüzeyi,
Beni bir yere götürmüyor, sadece geri dönmemi engelliyor.
Korkularım, her yönüyle beni sarar,
Ama artık onlardan kaçmak yok,
Onlarla dans edeceğim, belki de barışacağım.
Oysa siyahın yerini aldığında mavi,
Geceyi bekleyen bir umut gibi.
Karanlık, bir zamanlar korkutucu olan o boşluk,
Şimdi beni kucaklayan bir huzura dönüşecek.
Mavi, bir denizin derinliğinden çıkıp,
Bir yansıma gibi içimi saracak.
Ve ben,
Karanlıktan bakan ben,
Bir yansıma gibi,
Yaşanmamış bir hikayeye doğru yürüyüp,
Kendimi bulacağım.
Kurulan ve kırılan her nesne düşmandır kimilerine,
Ve ben, her kırılma anında daha güçlü olacağım.
Bazen siyah, bazen mavi,
Her renk, bir yüzleşme,
Her renk, bir adım daha ileriye gitme cesareti.
Zamanın kaygan yüzeyinde yavaşça ilerlerken,
Sonsuzlukla yüzleşiyor gibi hissediyorum.
Ve bir gün,
Bir gün belki,
Sonsuz karanlıkla barışacak ve
O kaybolan zamanın içinde,
Kendi hikayemi yazacağım.
Yorumlar
Yorum Gönder